Download CV

Hiç Olmak Ya Da…

26/07/2018

İnsan olmayı ailemden öğrendim. Çevremde neler olup bittiğine bakmayı, vicdan sahibi olmayı, insanları sevmeyi ve birey olarak ben olmayı ailemden sonra ben devraldım. Vicdan kelimesini kolaylıkla kullanabilir insan. Oysa bunu taşımak o kadar zordur ki..

Adım adım çocukluğumuzu geride bırakırken, bizden habersiz karar verici mekanizmalar işliyor tıpkı koca makinenin çarkları gibi.. Her dönem işledikçe çarklar,  geçmişin karanlığına itiliyor ve vahşice katlettikleri ve artık sıradan hale getirdikleri insanlığı yok edici adımlar yeni neslin özgürlüklerinden birer birer elinden alınıyor.

Küçükken mesire yerine gittiğimiz piknik anlayışı değişiyor AVM’lere dönüşüyor, Eğitim sisteminin üzerine geçirdikleri kana ve paraya susamış dişlerini-ellerini; kızlı erkekli okumanın caiz olmayacağını söyleyecek kadar küçük düşürücü tartışmaların yolunu açarak kirletiyor..

Gezi Direnişiyle daha çok saldırganlaşan bu iktidar; geziye katılan öğretmen, avukat, öğrenci, oyuncu kim olursa olsun sürgün ediyor, cezaevlerine itiyor, soruşturmalar açıyor. Astığım astık, kestiğim kestik davranan bu akıl, kendi gibi düşünmeyenleri suçlayarak;bizlere baskı, zulüm, işkence, ölümü reva görmektedir. Çünkü istedikleri oranda, izin verdikleri ölçüde sözde demokratik yaşayış biçimi diye savundukları bu gerici faşizan otoriteler sabırsız bir halde at koşturuyorlar. Hepimizin yakın şahit olduğu Gezi olaylarında halkın üzerine ateşler açılırken, insanlar öldürülürken sahip çıktığımız onurumuz, demokratik haklarımızdı.

Her gün yaşamlarımızın içerisine düşen bu karanlık saldırıların daha da artacağı aşikâr.Vicdanı olamayan bu otorite, geçmişin suskunluğundan doğmuştur. Seçimler yaklaşıyor. Yalan dolanla elde edilen koltuk sevdası, bir yerde durdurulmalı ve kopuş yaşamalı artık. Atılacak oyların geri dönüşü; geleceğimizin, özgürlüklerimize attığımız adımı da beraberinde getireceğini unutmadan davranmak gerekiyor.

Yaşam savaşı içerisinde unuttuğumuz yaşama biçimimizi kendi irademizle yeniden kazanmak, sorumlu olduğumuz geleceğimizin, özgürlüğümüzün bir adımı olacak.

Bizler otoritenin sunduğu esaretin sonuçları olmak zorunda değiliz. Prangaları olan varlıklar da olmamalıyız. Bu aşağılık ideolojinin sunduğu yaşayış biçiminin içerisine zorla itilsek de, geçmişte olduğu gibi ezilenin ayağa kalktığı, onurlu mücadelenin bir parçası olarak davranmak zorundayız. Hükmedici bir halde yaşamlarımızın ortasına buyurdukları düzen bir süre sonra insanlığını yitirir ve özgürlük alanları elimizden birer birer alınır. Tıpkı gezi sonrası yaşadığımız faşizan yaklaşım gibi.

Bizler makine değiliz ki kurulalım. Duyguları olan, gören, eyleyen, sorumluluk bilinci olan,  düşünen, vicdan sahibi bireyleriz. Daha dün dışladıkları, sürgüne gönderdikleri, yasaklara maruz bıraktıkları Ahmet Kaya’yı, siyasi konjonktür değişince sözde sahip çıktıklarını söylüyorlar. Yüzde 50’lik bu akıl her tür jargonu bilmektedir. Anayasal haklar sadece düzenin adamlarına işliyor. Bu topraklara peşkeş çekilmesine, daha çok nasıl cebimi doldururum mantığına daha ne kadar suskun kalabiliriz… Hakkını aramak, konuşmak, yaşam standartlarımızı arttıracak iradeyi gösterecek bir adımdan dahi korktuklarını biliyoruz. İşlerine geldiği gibi davranan bu faydacı yaklaşım gün gelir kendi kendini karanlığıniçerisine gömer ve kendi kanında boğulur. Biraz zaman..

Geçmişte yaşanan tüm tarihsel olayların üstünü örtüp, çarpıttıkları tarihsel gerçeğe suskun kalırsak, geçmişte Erdal Eren’i öldürenler yüzsüzce bu olaya sahip çıkar, Sivas’ta yakılan aydınlarımıza sahip çıkarlar…Bu nasıl bir akıl kırılmasıdır.

Her zaman olduğu gibi şimdi de tiyatrolara yönelik susturma politikasını her biçimiyle deneyen iktidar; Kültür Bakanlığı ödenekleriyle ilgili yasak getirdi. Neden? Çünkü Gezi eylemine katılanları cezalandırmak istiyormuş. Bu da yetmezmiş gibi Bakanlık Değerlendirme Komisyonu’nun hazırladığı protokolde; “14.maddeye göre tiyatrolar alacakları yardım karşılığında “genel ahlak kurallarına uygun” oyun sahnelemek zorunda olacaklar. Yardım alan tiyatrolar “genel ahlak kurallarına uygun” oyun sahnelemezse, bakanlıkça verilen yardım 15 gün içinde yasal faiziyle geri alınacak.”

GENEL AHLAK KURALLARI’nızı görüyoruz..Ahlak kişilere ve çağa göre değişkenlik gösterir. İnsanın hangi eylemlerinin ahlaklı hangilerinin ahlak dışı olduğuna dair atıp tutuyorlar kendi yaşayış biçimlerine bakmadan. Şimdiye kadar yaşattıklarınızı unutmayacağız. İktidarın buyurduğu biçime göre yaşamadığımızda ahlaksızlık mı yapmış oluyoruz. Sizin ahlakınızı çok iyi biliyoruz. Çocuk yaşta evlendirilen çocuklar ahlaklı bir tutum siyasi erk e göre, her gün dayak yiyen-öldürülen kadınlar, Adaletsiz hukukun üstünlüğü ahlaklı, Hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ahlaklı, etik düşünmeme, cinayet, ırza tecavüz gibi suç işleyenlerin serbest bırakılması çok ahlaklı, manevi değerlerin değil maddi değerlerin göz önünde tutulmasıhepsi ahlak kriterlerine uygun.. Yahu siz kimi kandırıyorsunuz!!!!

Yalanları, dayatmaları ve baskıyı daha öncelerde de gördük. Biraz daha şekil değiştirerek orantısız vahşetleriyle saldırıyorlar. Standart tiyatro oyunları olsun, düzeni sorgulamasın, değiştirici gücü olan tiyatronun bu gücünü kendi istedikleri sınırlarda kullandırabilsin yani duyma, konuşma, görme, düşünme, Yaşama!!! Sarmal bir döngü gibi sürekli dönüp dolaşıp ilkel yaptırımlara maruz kalıyoruz. Tüm bu olanların hesabı sorulmalıdır.

İktidarın ağızına bile yakışmayan sözde demokratik görünüşlerinin altındaki vahşetin ölçüsü arttıkça, yaralarımızı sarmamız daha da zorlaşacak. Olanları kanıksamayın… Tüm gerçekleri söylemekten kaçınan, suskun kalmayı tercih eden, düzene baş eğen, el öpen insanlarla işimiz olamaz.

Bugüne kadar öldürülen tüm emekçi, sanatçı-aydın, işçilerin arkasında durmaktan korkmayan, vicdanını koruyan, aklını dürüstlükten yana kullanan kazanacak. Diğerleri hiç olmaktan kaçamayacak..

 

Posted in KALEM